10-16 Kasım Atatürk Haftası Anma Programı
ATATÜRK HAFTASI
( 10 - 16 Kasım )
Ülkemizin
kurtarıcısı, devletimizin kurucusu Atatürk, 10 Kasım 1938 günü saat dokuzu beş
geçe öldü.
O
tarihten bu yana 10 Kasım'la başlayan hafta, yurdumuzda Atatürk Haftası olarak değerlendirilir. Bu hafta içinde; Atatürk'ün
yaşamı, yurtseverliği, inkılap ve ilkeleri anlatılır. Ata'nın daha iyi
tanıtılması amacıyla açık oturumlar düzenlenir. Radyo ve televizyonda,
Atatürk'ün konuşmaları kendi sesinden dinletilir. Atatürk'le ilgili filmler
gösterilir.
10
Kasım günü Atatürk, tüm yurtta törenlerle anılır. Ölüm anı olan saat dokuzu beş
geçe "ti" sesi ile saygı duruşuna geçilir. Kara ve deniz taşıtları
oldukları yerde durarak düdüklerini çalarlar. Düzenlenen anma törenlerinde
Ata'nın yaşam öyküsü, Atatürk inkılap ve ilkeleri anlatılır, seçilmiş Atatürk
şiirleri okunur.
ATATÜRK'ÜN YAŞAMI
Selanik'te
Ahmet Subaşı Mahallesinin Islahane Caddesinde iki katlı pembe boyalı bir ev
vardı. Bu evde Ali Rıza Efendi ile Zübeyde Hanım otururdu. 1881 yılında bir
oğulları oldu. Adını Mustafa koydular. Mustafa sarı saçlı, mavi gözlü bir
çocuktu. Bütün çocuklar gibi Mustafa'nın çocukluğu da mahallede komşu çocukları
ile güle oynaya geçti. Mustafa, Şemsi
Efendi Okuluna başladı. Kısa bir süre sonra babası Ali Rıza Efendi öldü.
Güç koşullar altında öğrenimini sürdüren Mustafa, bugünkü askeri ortaokul dengi
olan Askeri Rüştiye'ye başladı. Orta kısmı başarı ile bitirdikten sonra lise
dengi olan Manastır Askeri İdadi'sine
yazıldı. Derslerine düzenli olarak çalışan Mustafa Kemal liseyi bitirdi.
İstanbul'a gelerek Harp Okulunun piyade sınıfına girdi. Üç yıllık öğrenimini
başarı ile sona erdi. Kurmay subay yetiştirilmek üzere Kurmay Okulu'na seçildi.
Mustafa
Kemal, bu okulda geleceğe yönelik tasarı ve ileri düşünceleriyle kendini
tanıttı. Başarılı bir öğrenimden sonra Kurmay Yüzbaşı oldu. Zamanın padişahı
II. Abdulhamit'in gizli polisleri Mustafa Kemal'in ileri düşüncelerini,
arkadaşları ile yaptığı tartışmaları, O'nun özgürlük ve siyasal konulardaki
düşüncelerini padişaha bildirmişlerdi. Mustafa Kemal ve arkadaşları bu
nedenlerle Yıldız Sarayı'nda sorguya çekildiler. Mustafa Kemal bir süre tutuklu
kaldı. Fakat suçlu görülmedi. Ancak düşünceleri tehlikeli sayıldığı için,
başkentten uzağa Şam'da bulunan Beşinci Orduya gönderildi.
Mustafa
Kemal, Şam'da arkadaşları ile birlikte Vatan
ve Hürriyet adlı gizli bir dernek kurdu. Sonra gizlice Makedonya'ya geçti.
Selanik'te Vatan ve Hürriyet Derneği'nin bir şubesini açtı. Dernek, padişahın
baskı yönetimine karşı kurulmuştu. Bu nedenle yapılacak çalışmaların gizli olması
gerekiyordu. Şam kenti dışındaki yerlerde bulunan subayların da derneğe
katılmaları için Mustafa Kemal görevlendirildi. Bu amaçla aynı yıl subayların
yoğun olarak bulunduğu Makedonya'daki 3.Orduya atandı.
1908
yılında meşrutiyet ilan edilince İttihat ve Terakki Fırkası iktidarı aldı.
Ancak padişahın kışkırttığı gericiler meşrutiyete, yeni düşüncelere ve
atılımlara karşı çıktılar. Kışkırtmalar sonucu İstanbul'da 31 Mart ayaklanması oldu. Bunun üzerine Selanik yöresindeki
birliklerden bir ordu toplandı. Mustafa Kemal, Harekat Ordusu adını verdiği bu
orduda görev aldı. Ayaklanma bastırıldı. Harekat Ordusuyla birlikte Mustafa
Kemal Selanik'e döndü. İki yıl sonra Genel Kurmay Başkanlığında bir göreve
atandı.
Bu sırada İtalyanlar Trablusgarb'a saldırdılar. Mustafa
Kemal ve arkadaşları Tobruk'a giderek buradaki Türk birliklerine katıldılar.
Yapılan savaşlarda önemli başarılar sağlandı. Ancak bu sırada Balkan Savaşı
başlamıştı. Mustafa Kemal geri dönmek üzere Mısır'a geldiğinde Selanik'in
düşman eline geçtiğini; Bulgar ordularının Çatalca'ya kadar ilerlediklerini
öğrendi.
İstanbul'a
gelen Mustafa Kemal'e Bolayır'da bulunan bir kolordunun kurmay başkanlığı
görevi verildi. Savaş süresince bu görevde kaldı. Balkan Savaşı sona erince
Sofya'ya ataşemiliter olarak atandı. Bir süre sonra Birinci Dünya Savaşı
başladı. Almanların yanı sıra Osmanlı İmparatorluğu da savaşa katıldı.
Mustafa
Kemal, bulunduğu görevden alınarak bir kıta komutanlığına getirilmesini istedi.
Bunun üzerine Tekirdağ'da yeni kurulan 19. Tümenin komutanlığına atandı.
Mustafa Kemal'in kısa sürede hazırladığı tümen Çanakkale Savaşları'na katıldı. Mustafa Kemal burada düşmanın
karadan ve denizden yaptığı saldırıları durdurdu. Anafartalar'da bir avuç güçle
düşmanların bütün planlarını bozdu. Onlara kayıplar verdirdi. Çanakkale
Boğazı'nı geçmelerini önledi. Bu başarılar sonucu rütbesi albaylığa yükseltildi
ve Anafartalar Kahramanı olarak
anılmaya başladı.
Mustafa
Kemal Çanakkale Savaşı'ndan sonra Diyarbakır'daki kolordu komutanlığına atandı.
Bu görevde iken rütbesi generalliğe yükseltildi. Muş ve Bitlis'i Ruslardan
kurtardı. (1916)
Daha
sonra 7. Ordu Komutanlığına atandı. Bu ordu Halep'te toplanıyordu. Atatürk grup
komutanı oldu. Alman generalinin ordunun yönetimi konusundaki düşüncelerine
karşı çıktı. Ordu komutanlığını bırakarak İstanbul'a geldi. Veliaht
Vahdettin'in Almanya'ya yaptığı resmi geziye katıldı. Dönüşte hastalanarak
Viyana ve Karlsbad'a gitti.
Bu
sırada padişah 5. Mehmet öldü. Vahdettin VI. Mehmet adı ile tahta çıktı. Yurda
dönen Mustafa Kemal yeniden 7. Ordun komutanlığına getirildi. Şam'da
başkaldıran Arap kabileleriyle savaştı. Onların ilerlemesini önledi. Bundan
sonra Yıldırım Orduları Grup Komutanlığına atandı. Bu sırada savaş sona ermiş,
Mondros Silah Bırakışması imzalanmıştı. Mustafa Kemal bu bırakışmanın kötü
koşullarını kabul etmedi. Emrindeki silah ve kuvvetleri düşmana vermeyeceğini
hükümete bildirdi. Bunun üzerine komuta ettiği
Yıldırım Orduları Grubu kaldırıldı. Mustafa Kemal de İstanbul'a döndü.
ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞIMIZIN BAŞLAMASI
Mustafa
Kemal Paşa, İstanbul'da padişah ve devlet ileri gelenleri ile yaptığı
görüşmeler sonucu İstanbul'da yapılacak çalışmaların bir yarar sağlamayacağını
anladı. Yurdu kurtarmak için Anadolu'ya gitmeye karar verdi. Yakın
arkadaşlarının yardım ve işbirliği ile görev bölgesi Samsun ve dolayları
olan 9. Ordu Müfettişliğine atandı. 16 Mayıs 1919 günü Bandırma Vapuru ile
yola çıktı. Bu tarihten sonra Mustafa Kemal yurdu düşmanlardan kurtarmayı ve
yeni bir Türk Devleti kurmayı amaçlayan büyük ve tarihi çalışmalarına
bulunuyordu.
Mustafa
Kemal 19 Mayıs 1919 sabahı Samsun'dan Anadolu'ya çıktı. Burada bir hafta
kaldıktan sonra Havza'ya geldi. Buradan Amasya'ya geçerek valilere,
komutanlara, ulusal örgütlere bir genelge gönderdi. Bu genelgede yurdun
bağımsızlığını sağlamak için bütün yurttaşlara çağrıda bulundu. Daha sonra yol
boyunca uğradığı il ve ilçelerdeki yetkililerle görüşerek, onlara yurdu
kurtarma ve bağımsızlığına kavuşturma tasarısını anlattı. Havza'dan Amasya'ya
ve Sıvas'a oradan da Erzurum'a gitti.
Bu sırada
padişah kendisini İstanbul'a çağırıyordu. Artık ülkemizin kurtulması ve
egemenliğin sağlanması için gerekli ortam hazırlanmış olduğundan Mustafa Kemal
ordu müfettişliği görevinden ve askerlikten ayrıldığını İstanbul'a bildirdi. 23
Temmuz 1919 günü bir ilkokulun salonunda toplanan Erzurum Kongresi'ne başkanlık
etti. Bu toplantıda, yurdun düşmanlardan kurtarılması için çalışma kararı
alındı.
Mustafa
Kemal bu kongreden sonra 4 Eylül 1919 günü Sıvas Kongresi'ni topladı. Bu
toplantıda da Erzurum'da alınan kararlar üzerinde durdu. Bundan sonraki
çalışmaların Ankara'da yapılmasına karar verildi. Mustafa Kemal Paşa 27 Aralık
günü Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı yöneteceği kent olan Ankara'ya geldi.
Çalışmalarını Ankara'da sürdürdü. İllere bir genelge göndererek Millet
Meclisi'nin hemen toplanabilmesi için temsilcilerin seçilmesini istedi.
23
Nisan 1920 günü ulusun temsilcilerinden oluşan ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi
açıldı. Meclis Mustafa Kemal'i başkanlığa seçti.
Böylece
Ankara'da ulus temsilcilerinden oluşan bir meclis işe başlamış oldu. Bu
meclisin kuruluş esası egemenliğin kayıtsız şartsız ulusta olması ilkesiydi.
Meclis,
Osmanlı hükümeti ile düşman ülkeleri arasında imzalanan Sevr Antlaşması'nı tanımayacağını bütün dünyaya duyurdu.
Ankara'da
Millet Meclisi'nin açılması, Mustafa Kemal'in başkan seçilmesi padişah ve onun
hükümetini çok korkuttu. Özellikle Sevr Antlaşması'nın tanınmayacağı yolundaki
karar onları büsbütün kuşkulandırdı. Düşmanlarla işbirliği yapan bir takım
gericileri Anadolu'nun çeşitli yerlerinde örgütlediler. Büyük Millet Meclisi'ne
karşı ayaklanmalar başladı.
Mustafa
Kemal ve arkadaşları İstanbul Hükümeti tarafından vatan haini olarak ilan
edildi. Haklarında ölüm cezası kararı verildi.
Bütün
bunlar olurken Ankara'da ve bütün Anadolu'da yürekleri yurt sevgisi ile dolu
insanlardan oluşan bir ordu kuruluyordu. İstanbul'dan kaçarak gelen subay ve
aydınlar bu orduda görev alıyorlar, yurdun dört bir yanından koşup gelen
erlerimiz de silahlandırılarak cephelere gönderiliyordu.
Eskişehir
yöresinde İnönü'de, Yunan ordusu ile karşı karşıya gelen bu genç ordu,
Yunanlıları I. ve II. İnönü Savaşı
adı verilen iki büyük savaşta yenerek Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin
varlığını, sesini bütün yurda ve dünyaya bir kez daha duyurdu.
Büyük
Millet Meclisi, Mustafa Kemal'i olağanüstü yetkilerle başkomutanlığa getirdi.
Ordularımız Sakarya kıyılarında 22
gün 22 gece süren savaş sonucunda Yunan ordularına karşı yeni bir zafer
kazandı. Bu başarısı üzerine Mustafa Kemal'e orduda en büyük rütbe olan
mareşallikle birlikte Gazi unvanı verildi. Sakarya Meydan Savaşı adı ile tarihe
geçen bu savaşta ordumuzun gücü dünyaya bir kez daha tanıtıldı.
Artık
düşmanı yurdumuzdan atacak son ve kesin savaşın hazırlıkları başlamıştı. Bu
amaçla bütün yurttaşlar savaşa hazırlandı. Kadınlar, dedeler, nineler,
kağnılarla cepheye silah ve yiyecek taşıdılar. Birliklerimiz düşmanı can
evinden vurmak için yerlerini aldılar.
Bu
sırada Yunan ordusu Afyonkarahisar bölgesine çekilmişti. Yetkili kişiler
Yunanlıların hazırladığı siperlerden geçme olanağının bulunmadığını, bu nedenle
Türklerin Yunanlıları yenmesinin söz konusu olamayacağını ileri sürüyorlardı.
Ancak bu uzmanlar ulusal bir davaya inanmış insanların ne denli güçlü
olabileceğini hesaba katmıyorlardı. Hazırlıklarını bitiren ordumuz, 26 Ağustos
1922 sabahı çok erken saatlerde yeri göğü titreten topçu ateşiyle saldırıya
geçti. Çok kanlı çarpışmalar oldu. Atatürk'ün yönettiği bu savaşa tarihimizde Başkomutanlık Meydan Savaşı denir.
Düşmanlar erlerimizin kahramanca saldırısına dayanamadılar. Ellerindeki silah
ve cephaneyi bırakarak canlarını kurtarmak için kaçtılar. Başkomutan Mustafa
Kemal Paşa, 1 Eylül günü ordumuza ; "Ordular
ilk hedefiniz Akdeniz'dir ileri!.." emrini verdi. Ulusal Kurtuluş
Savaşımızın başarıya ulaşması özlemiyle yanıp tutuşan kahraman erlerimiz kaçan
düşmanın ardından gece gündüz demeden hızla ilerledi. 9 Eylül sabahı
birliklerimiz İzmir'e girdi. Yabancı bayrakların dalgalandığı yerlere
bayrağımız çekildi. Düşmanların çoğu limanda bulunan savaş gemilerine binerek
kaçtılar. Kalanlar tutsak edildi. Böylece Kurtuluş Savaşımız bitti.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN KURULMASI
Bundan
sonra Mustafa Kemal Paşa Ankara'ya gelerek yüzyılların ihmali sonucu geri
kalmış yurdumuzun, bayındır bir ülke olması için gerekli çalışmalara başladı.
Öncelikle
ulusa ve yurda artık zarardan başka bir şey vermeyen padişahlığı kaldırdı. Son
padişah Vahdettin, ordumuzun zaferini öğrenince düşmanla birlik olup yurttan
kaçmıştı. 1 Kasım 1922 günü altı yüzyıldan beri yurda ve ulusa egemen olan
Osmanlı saltanatı tarihe karıştı.
24
Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan
Barış Antlaşması ile tüm uluslar Türk'ün zaferini kabul etti. Artık Türk
ulusunun yönetim şeklinin kesin olarak belirlenmesi zamanı gelmişti. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının isteği ile
Büyük Millet Meclisi 29 Ekim 1923 günü alkışlar arasında Türkiye'nin devlet
şeklini Cumhuriyet olarak kabul etti. İlk Cumhurbaşkanlığına da Mustafa Kemal
seçildi. O tarihte 42 yaşındaydı. Ulusu, O'nu yüce yere getirmiş böylelikle
O'na olan borcunu ödemek istemişti.
Padişahlığın
kaldırılmasından sonra 3 Mart 1922 günü Halifelik kaldırıldı.
Bundan
sonra Mustafa Kemal, yurdun bayındırlığı ve ulusumuzun yücelmesi için hukukta,
ekonomide, sosyal alanda inkılaplar yaptı.
Genç
yaştan beri cephelerde güç koşullar içinde yaşayan Atatürk'ün sağlığı gün
geçtikçe bozulmaya başladı. Hasta olduğu günlerde bile hiç dinlenmeden devlet
ve yurt işlerinde çalışması onu büsbütün yıprattı. Hastalığı artınca İstanbul'a
gitti. Orada Savarona yatında kaldı. Devlet işlerini buradan yürütüyordu. Zaman
zaman da gemi ile geziler yapıyordu. Ancak hastalığı günden güne artıyordu. Çok
istediği halde Cumhuriyet'in 15. Yıldönümü törenlerinde hazır bulunmak için
Ankara'ya gidemedi.
8 Kasım
gecesi komaya girdi. 9 Kasımda da aynı durum sürdü. Yabancı ülkelerden gelen
doktorlar da Türk meslektaşları gibi O'ndan ümitlerini kestiler. 10 Kasım
sabahı "Saat Kaç ?" diye sordu. Bu Atatürk'ün son sözleri oldu. Saat
dokuzu beş geçiyordu. Atatürk ölmüş, onunla birlikte tarihin en büyük askeri,
devlet adamı, devrimcisi göçüp gitmişti. Atatürk'ün ölüm haberi tüm yurtta ve
dünyada büyük bir acı yarattı. Bayraklar yarıya indi. Yurtta yas ilan edildi.
İstanbul
halkı Dolmabahçe Sarayı'ndaki tabutu önünden günlerce hıçkıra hıçkıra geçti. 19
Kasım günü Saray'dan alınan tabut törenle Yavuz zırhlısına getirildi. 20 Kasım
günü Ankara'ya getirilen cenaze Büyük Millet Meclisi önünde hazırlanan
katafalka kondu. Ankaralılar sevgili Ata'nın önünden gözyaşı dökerek geçtiler.
21 Kasım günü Atatürk'ün cenazesi geçici olarak kalacağı Etnoğrafya Müzesi'ne
kondu.
10 Kasım 1953 günü Atatürk 'ün naaşı, yapımı biten
Anıtkabir'e uğruna yaşamını adadığı sevgili yurt topraklarına verildi.
Yurdumuzun
kurtarıcısı, devletimizin kurucusu Atatürk eserleri, kişiliği ve ilkeleri ile
gönüllerimizde yaşıyor.
ATATÜRK'ÜN İNKILAP VE İLKELERİ
Atatürk
döneminde gerçekleştirilen köklü değişikliklere Atatürk İnkılapları (Devrimi)
denir. Atatürk devrimleri ileriye, güzele, iyiye doğru yapılan köklü
değişikliklerdir. Atatürk'ün dünya görüşünü oluşturan temel inançlar da Atatürk
ilkeleridir. Atatürk devrim ve ilkeleri bir bütündür. Bu bütün, çağdaş
uygarlığa ulaşmayı amaçlar.
ATATÜRK İNKILAPLARI
Atatürk inkılapları ile çağdaş bir devlet niteliğine
kavuştuk. Dünyada saygınlığımız arttı. Yabancı uyruklulara tanınan kapitülasyon
ayrıcalıkları kaldırıldı. Tarımın modernleşmesinde devlet öncü oldu. Bankalar,
fabrikalar kuruldu. Sonunda ülkemiz bayındır oldu. Ulusumuz zenginleşti.
Siyasal Alanda Yapılan Değişiklikler :
Mustafa
Kemal Paşa'nın önderliğinde 1919 yılında başlayan Ulusal Kurtuluş Savaşımız
1922'de tamamlandı. Osmanlı Devleti yöneticileri bu savaşın önderleri hakkında
ölüm fermanları imzalamaktan çekinmediler. Kurtuluş Savaşı bittiği zaman bir
yanda Büyük Millet Meclisi Hükümeti, öte yanda Osmanlı Saltanatı vardı. Büyük
Millet Meclisi'nin 1 Kasım 1922 günü kabul ettiği bir yasa ile tarihimizde
saltanat dönemi kapandı. Yeni bir dönem başladı. Osmanlı Saltanatının
kaldırılmasından sonra 1921 Anayasası'nda değişiklikler yapıldı. 29 Ekim 1923 günü
Türkiye Devleti'nin hükümet şeklinin Cumhuriyet olduğu kabul edildi.
Cumhuriyetin
ilanı ile tarihimizde Cumhuriyet Dönemi başladı.
Hukuk Alanında Yapılan Değişiklikler :
Cumhuriyet
öncesinde yargı işleri din adamları tarafından görülürdü. Kadı adı verilen yargıçlar din kurallarına göre karar verirdi.
Hukuk alanında yapılan değişiklikle eski mahkemeler kapatıldı. Eski yasalar
yürürlükten kaldırıldı. Uygar ulusların yasaları örnek alınarak boşanma, miras,
ceza hukuku yeniden düzenlendi. Hukuk devrimi ile kadın - erkek arasında
eşitlik sağlandı. Miras konusunda kadın ve erkek eşit pay almaya başladı.
Kadınlar da erkekler gibi seçme ve seçilme hakkına kavuştu.
Eğitim Alanında Yapılan Değişiklik :
Osmanlı Devletinde eğitim sistemi dinseldi. Mahalle
okulunu bitirenler isterlerse öğrenimlerini Medreselerde sürdürürlerdi.
Medreselerde genel olarak dini bilgiler öğretilirdi. Bu öğrenim kurumlarında
tekniğe, bilime önem verilmezdi. Medreselerin yanı sıra İmparatorluğun devlet
işleri için kurulmuş Enderun adlı Saray Okulu vardı. Çok sonraları Tanzimat
Döneminde Ortaokul dengi Rüştiye, Lise dengi İdadi ve Sultani okulları açıldı.
Daha sonra Tıp, Harp Okulu, Mülkiye Okulları kuruldu.
Cumhuriyet
döneminde dine bağlı eğitim sistemine son verildi. Eğitim kurumlarında bilimsel
yöntem ve ilkelere dayalı eğitim çalışmaları başladı. Tüm okullar bu ilkelere
göre yeniden örgütlendi.
Atatürk
eğitime, öğretime çok önem verdi. Bilgisizliği kısa yoldan çözmek, okuma
yazmayı kolaylaştırmak amacı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi 1 Kasım 1928
tarihinde Türk Alfabe Yasası'nı kabul etti. Bu alfabe ile okuma yazma
öğrenilmesi için Ulus Okulları açıldı. Bütün yurtta okuma yazma öğrenme
çalışmaları başladı. Atatürk, Ulus Okullarında Başöğretmen olarak dersler
verdi.
Harf
değişikliğini, dilde özleşme izledi. Arapça ve Farsça sözcüklerden oluşan
Osmanlıca yerine Türkçe konuşulup yazılmaya başlandı. Atatürk Türk Dili'nin
benliğine kavuşma çalışmalarını yürütmek amacı ile 12 Temmuz 1932 tarihinde
Türk Dili Tetkik Cemiyeti'ni kurdu. Dilimiz yabancı sözcüklerden arındı.
Ekonomik Alanda Yapılan Değişiklikler :
Lozan
Barış Antlaşması ile yabancı uyruklulara tanınan kapitülasyon ayrıcalıkları
kaldırıldı. Ülkemiz kendi zenginlik kaynaklarına sahip çıktı. Her alanda devlet
öncülük etmeye başladı. Bankalar, fabrikalar kuruldu. Modern tarım
çalışmalarına başlandı. Yollar, özellikle demiryolları yapımında büyük çaba
gösterildi. Böylece yurdun en uzak yerlerine ulaşma olanağı hazırlandı.
Ekonomik bağımsızlığımız kazanıldı. Ekonomik alanda sağlanan bu başarılar
sonucu yurdumuz bayındırlaştı. Ulusumuz zenginleşti. Halk için ağır bir yük
olan aşar vergisi kaldırıldı. Çağdaş vergilendirme yöntemleri uygulanmaya
başlandı.
Sosyal Alanda Yapılan Değişiklikler :
Atatürk,
ulusumuzun uygar uluslar düzeyine ulaşması için, sosyal alanda da köklü
değişiklikler yaptı. Yeni okullar açtı. Hastaneler, dispanserler kurulmasını
sağladı. Güzel sanatların gelişmesi için gerekli girişimlerde bulundu.
Konservatuar kuruldu. Stadyumlar, spor alanları, kapalı spor salonları yapıldı.
Uygar bir toplum için gerek duyulan tüm sosyal kurumlar Atatürk döneminde
açıldı.
Ölçü Birimlerinde Yapılan Değişiklikler :
Atatürk
dünya ile ilişkilerimizi düzenli yürütmek için ölçü birimlerinde değişiklikler
yaptı.
Uzunluk
ölçüsü birimi olarak arşın, endaze; ağırlık
ölçüsü birimi olarak okka, dirhem gibi ölçüleri kaldırarak bugün kullanmakta
olduğumuz ölçü birimlerini kabul etti.
Yurdumuzda
daha önce takvim Hicri takvime göre düzenlenmişti. Buna göre dünyanın
kullandığı takvimle aramızda 580 yıl kadar bir farklılık vardı. 1 Ocak 1926
tarihinden sonra bizde de Miladi takvim kullanılmaya başlandı. Eskiden
ülkemizde ezani saat kullanılıyordu. Bu saat uygar ülkelerin kullandığı saate
uymuyordu. Takvimde olduğu gibi saatler arasındaki bu uymazlık büyük karışıklıklara
neden oluyordu. Bunları ünlemek için takvimle birlikte bugünkü kullandığımız
saat kabul edildi.
Hafta
tatili Cuma'dan Pazar gününe alındı.
ATATÜRK İLKELERİ
Atatürk'ün dünya görüşünü oluşturan temel
inançlarına Atatürk ilkeleri denir. Atatürk ilkeleri bir bütündür. Başlıcaları
şunlardır :
Cumhuriyetçilik :
Cumhuriyet,
halkın halk tarafından yönetilmesidir. Cumhuriyet yönetiminde egemenlik
ulusundur. Ulus egemenlik hakkını ve yetkisini temsilcileri aracılığıyla
kullanır. Halkın temsilcileri Büyük Millet Meclisi'ni oluşturur. Ülkeyi bu
meclis yönetir. Yönetimi bu meclis denetler. Atatürk, belirli kişi, topluluk ve
ailenin ülke yönetiminde söz sahibi olmasını doğru bulmazdı. Bu amaçla saltanat
yönetimini kaldırarak 29 Ekim 1923'te Cumhuriyeti ilan etti.
Halkçılık :
Cumhuriyet
yönetimi halkçılık ilkesinin benimsenmesi ile yerleşir. Halkçılık, halkın genel
mutluluğunu düşünmektir. Halkçılık ilkesi halkımızın sosyal, kültürel, ekonomik
yönden gelişip güçlenmesini amaçlar.
Laiklik :
Cumhuriyetten
önce ülkemiz din kurallarına göre yönetilirdi. Devleti ilgilendiren önemli
konularda din adamlarının onayı gerekirdi. Din adamları Müslüman olmayan bilim
adamlarının buluşlarını, yeniliklerini benimsemezlerdi. Bunlara karşı
çıkarlardı. Bu nedenle Osmanlı imparatorluğu önceleri durakladı. Sonra geri
kaldı. Dinin devlet işlerine karıştırılması yurdumuza yeniliklerin girmesini
geciktirdi. Atatürk din ve devlet işlerini birbirinden ayırdı. İnsanların dini
inançlarında, ibadetlerinde serbest olduğunu belirtti. Din ve devlet işlerinin
birbirinden ayrılmasına Laiklik denir.
Devletçilik :
Bu ilke
ekonomik kalkınmada devlete büyük görevler yükler. Atatürk sosyal, kültürel,
ekonomik alanda kalkınmanın gerçekleştirilebilmesi için devletin büyük
masraflar isteyen konularda öncülük etmesini isterdi. Bu amaçla yurdun birçok
yerinde hava alanları kuruldu. Devlet eliyle Bursa'da Merinos, Nazilli'de Bez
fabrikası, Uşak'ta Şeker fabrikası açıldı. Demir - Çelik sanayiinin
geliştirilmesi amacı ile Karabük Demir - Çelik fabrikası, madenlerimizin
işletilmesi için Etibank kuruldu. Devlet eliyle limanlar yapıldı. Türk Hava
Yolları kuruldu. Yurdumuzdaki demiryolları devlete mal edilerek genişletilmeye,
işletilmeye başlandı.
Milliyetçilik :
Ulusal
Kurtuluş Savaşımızın çıkış noktasını oluşturur. Atatürk'ün bu ilkesi dünyada
ezilen ulusların kurtuluşuna ışık tutmuştur. Atatürk'ün milliyetçiliği kültür
ve düşünce birliği temeline dayanır. Ulus bireylerinin tasada ve kıvançta bir
ve beraber olmalarını ön görür. Atatürk yurt ve dünyada barış ülküsüne bağlı
bir önderdi.
İnkılapçılık :
İnkılap
; ileriye, güzele, iyiye doğru yapılan köklü değişikliklerdir. Bu amaçla
Atatürk bir dizi değişiklikler yapmıştır. Değişen, ilerleyen dünyamızın
gerisinde kalmamak için ilerlemek zorundayız. Sonsuza doğru durmadan
ilerleyeceğiz. Atatürk inkılaplarının bekçisi, ilkelerinin savunucusu bizleriz.
Atatürk ilkelerini korumak ve kollamak ulusal bir görevdir.
ATATÜRK VE HALK
Atatürk,
tam bir halk adamıydı ve asıl kuvvet kaynağının halk olduğu inancında idi.
Cumhuriyetimizin
3. Yıldönümünde Ankara şehri, köylerden ve kasabalardan gelen halk ile
dolmuştu. Tribünlerde geçit resmini selamlayan Atatürk'ü kadın, erkek bütün
halk çılgınca alkışlıyordu. Atatürk, tribünden ayrılacağı sırada halk ile
arasındaki asker kordonunun kaldırılmasını emretti, yaverini yanından
uzaklaştırdı, halkın içine girdi. Ellerini halktan iki vatandaşın omuzlarına
dayamış, adeta kendinden geçmiş ilerliyordu. Halk onu incitmemek için arada bir
boşluk bırakmıştı. Hayli gittikten sonra :
--- Artık otomobile binseniz dediler :
uyanır
gibi oldu. Yanındakine :
--- Sen
belki ömründe sevmemişsindir; fakat hiç sevildin mi ? dedi. Bundaki zevk hiç
bir şeyde yok. Hele aşkın Türk Milleti olursa. Beni bu zevkten biraz daha
ayırmayın.
Taşhan'ın
önüne kadar böyle, halkın kucağında geldi.
Cumhuriyetin
12. Yıldönümü için birçok döviz hazırlanmıştı. "Atatürk bizim en büyüğümüzdür.",
"Atatürk bu milletin en yükseğidir.","
Türk milleti asırlardan beri bağrından
bir Mustafa Kemal çıkardı." Gibi Döviz listesini gözden geçiren
Atatürk hepsini çizdi, yalnız şunu yazdı :"Atatürk bizden biridir."
Atatürk
der ki :"Millet sevgisi kadar büyük
bir sevgi yoktur." İstiklal Savaşında benim de milletime yaptığım bazı
hizmetler olmuştur sanırım. Fakat bunlardan hiç birini kendime mal etmedim.
Yapılanların hepsi milletin eseridir, dedim. Aranacak olursa doğrusu da budur.
Geçmişte
medeniyetler kurmuş bir soyun çocukları olduğumuzu ispat etmek için, yapmamız
gereken şeylerin hepsini yaptığımızı ileri süremeyiz. Yarıda bırakılmış daha
bir çok büyük işlerimiz vardır. Ben arkadaşlara şunu tavsiye ederim. Şahsınız
için değil, kendisinden olduğunuz millet için çalışınız.
Falih Rıfkı ATAY
(Babamız Atatürk, 1955)
ATATÜRK DİYOR
Kİ :
·
Çocuklarımıza
geleceğin büyükleri gözü ile bakılmalı ve öyle muamele edilmelidir. Yalnız bir
şeye ihtiyacımız vardır : Çalışkan olmak.
·
Yaptığımız ve yapmakta
olduğumuz devrimlerin amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen modern ve
bütün anlam ve biçimiyle olgun bir topluluk haline getirmektir.
·
Özgün fikirler
uygulandığı an; Türk ulusu yükselecektir.
·
Bilim,fen, teknik için
Avrupa’ya gidelim, fakat kültürde, yani dilde, ahlakta, sanatta ve hayat
anlayışında hep Türk kalalım.
·
Kadınlarımızı hakiki
bir ana görmek istiyorsak, onları erkeğinden fazla okutup yetiştirmeliyiz.
·
Beni görmek demek,
mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim düşüncelerimi, benim duygularımı
anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeter.
·
İnsanların kişiliğine
değer vermeyen ve gelişmelerini kolaylaştırmayan toplumlar yükselemezler.
·
Türk çocuğu ecdadını
tanıdıkça, daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.
·
Özgürlüğün de,
eşitliğin de, adaletin de dayandığı yer ulusun egemenliğidir.
·
Biz uygarlıktan, bilim
ve teknikten güç alırız.
·
Hürriyet ve
bağımsızlık benim karakterimdir.
·
Cumhuriyeti biz
kurduk, onu siz yaşatacaksınız.
·
Her gelişmenin ve
kurtuluşun anası hürriyettir.
·
Öğrenciye, her ne
yaşta olursa olsun geleceğin büyüğü gözü ile bakılmalı ve öyle davranılmalıdır.
·
Okul; genç kafalara,
insanlığı, saygıyı, ulusu ve ülkeyi sevmeyi, bağımsız yaşamayı öğretir.
ATATÜRK İÇİN SÖYLENEN ve YAZILANLAR
Milletinin
mutluluğu ve refahı kadar diğer milletlerin de mutluluğunu ve refahını düşünen
Atatürk’ün ölümü dünyada geniş yankılar uyandırmıştır.
·
Onsuz... fakat ona bin
kere verdiğimiz bir tek namus sözüyle kaldık : Eserini ve davasını korumak ve
yükseltmek... Bizler için hayatın manası varsa, bu yemini yerine getirmek için
yaşamaktır.
Falih Rıfkı ATAY
·
Atatürk’ün devlet
yönetimi ve yaptığı inkılap; yalnız Türkiye’yi değil, bütün dünyayı
etkilemiştir.
Yunan Başbakanı
·
Savaşta Türkiye’yi
kurtaran, savaştan sonra da Türk milletini yeniden dirilten Atatürk’ün ölümü,
yalnız yurdu için değil, Avrupa için de en büyük kayıptır.
İngiltere Başbakanı
·
Bizim aslımız rengi
uçmuş bir kıvılcım iken, Atatürk’ün bakışı ile cihanı kaplayan ve aydınlatan
bir güneş haline geldi.
İkbal (Pakistan’ın milli şairi)
·
Türk ulusu sonradan
Mustafa Kemal Paşaya Atatürk ismini verdi. Bence bu, ayağına kadar gelen
Osmanlı tahtı yerine, ulusunun gönlündeki tahtı üstün tutan bir öndere, o
ulusun gösterebileceği en yerinde şükran ifadesidir.
Eski Fransız Elçisi Kont De Shambrun (1939)
·
O, daha dünyaya
lazımdı.
Churchil
·
Asker Atatürk,
Avrupalı güçlerin düzenlerine, o zaman hiç kimsenin göze alamadığı bir
ataklıkla karşı koydu ve ülkesinin tarihini değiştirdi. O, Türkiye’ye sürekli
kurumlar ve ulusal bir ülkü kazandırdı. Verdiği her şey, bugünün Türkiye’sinde
yaşama gücü olarak devam etmektedir.
Lord Kinros – 1964
·
Kudüs’te toplanan on
binlerce Arap, minare ve kulelere yerleştirilen mitralyözlerin ve zırhlı
arabaları içindeki İngiliz askerlerinin karşısında gökleri dalgalandıran bir
gürleyişle coşkun şekilde haykırıyorlar: “Yaşasın Mustafa Kemal!”
Pierre Benoit (Fransız Yazar 1921)
·
Arkadaşlar! Yüzyıllar
pek nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki, o büyük dahiyi
çağımızda Türk ulusu yetiştirdi. Mustafa Kemal’in dehasına karşı elden ne
gelir?
Loyd George
·
Büyük Adamı Saygı ile
Selamlarım.
Atatürk adı insana, bu yüzyılın büyük insanlarından birinin
tarihi başarılarını, Türk halkına ilham veren liderliğini, modern dünyayı ileri
görüşlü anlayışını ve bir askeri lider olarak kudret ve yüksek cesaretini
hatırlatmaktadır.
Çöküntü halinde bulunan bir imparatorluktan hür bir
Türkiye’nin doğması, yeni Türkiye’nin hürriyet ve bağımsızlığını şerefli bir
şekilde ilan ve o zamandan beri muhafaza etmesi Atatürk’ün ve Türk halkının
işidir.
Kennedy – A.B.D.
Başkanı
·
Işık Tutan Bir Lider,
Türk
milletinin hürriyeti ve Türkiye milli kalkınması için çetin mücadelelere adı
karışan Kemal Atatürk’ü, memleketimiz çok iyi tanır. Yakın ve Orta Doğu ilk
cumhuriyetin doğuşunu O’na borçludur. Bu cumhuriyet, bir çok milletin milli
hürriyet hareketine ışık tutmuştur.
Kuruşçef – Sovyet
Başbakanı
·
Atatürk, yüzyılların
geleneklerine bağlı kalmış olan milletine içeride ve dışarıda yeni yollar
gösterdi. Demokratik bir hukuk devletinin kurulmasına karşı koyan bütün
engelleri ortadan kaldırdı. O, Avrupa ve Batıya yönelmekle yeni Türkiye’nin
kaderini tayin etmiş oldu.
Alman
milleti de Atatürk’e bir devlet adamı olarak büyük şükran hissi beslemektedir.
Prof. Erhardt –
Alman Başbakanı
·
Onda, hayran olduğum
iki harikulade vasıf vardır ki, biri alev gibi vatan sevgisi, öteki mutlak bir
mantık ve vahdet manzarası veren nefse hakimiyetidir.
E. Herriot
·
Sevimli, sempatik,
mütevazi duruşlu, fakat kararlarında aşırı derecede ısrarlı, dileklerinde
sarsılmaz surette sebatlı, görüşlerini açıklamada tereddüde yer bırakmayacak
kadar açık.
General Liman Von Sanders
·
Tarih, içten ve dıştan
binlerce düşmanın ihanetine uğramış ve parça parça olmuş bir ulusu yerden
kaldırıp göklere yükselten bu yüce insanı yalnız ve yalnız mükemmellikle
vasıflandırabilir.
İsmi
mânayı en güzel ifade ediyor, Kemal Atatürk.
Hasan-Ali
Yücel
·
Onun ölümü,
Türkiye’nin sarsılması olmayacak; çünkü bütün genç kuşak, önderi tarafından
çizilen yolu inançla ve coşkunlukla izlemektedir.
Macaristan, Uj
Mogyar Gazetesi
·
Atatürk, arkasında,
geleceğinden korkmayan kuvvetli ve milli bir devlet bırakmaktadır.
Çekoslavakya,
Bohemiya Gazetesi
·
Atatürk gibi insanlar,
bir kuşak için doğmadıkları gibi bir devre için de doğmazlar. Onlar,
önderlikleriyle, yüzyıllarca milletlerinin tarihinde hüküm sürecek insanlardır.
İran, Tahran
Gazetesi
·
Atatürk, Türk
milletinin ruhunda Türk bayrağı gibi dalgalanan bir baştı.
İngiltere, Daily
Times Gazetesi
·
Hiçbir kimse bu
muzaffer general, bu yılmaz devrimci, bu kahraman insan, bu halkçı lider kadar
kendi ulusunun kalbine yakın olamamıştır.
Petit Parisien Gazetesi – (1938)
·
O’nun ölümüyle
birlikte dünya, artık eskisi kadar enteresan bir yer olmaktan çıkacaktır.
Bulgar, Dness Gazetesi – (1938)
·
Hiçbir ülke,
Atatürk’ün Türkiye’sinin gördüğü değişiklikleri bu kadar hızlı bir şekilde
görmemiştir. Bu günün Türkiye’sinin tarihi Mustafa Kemal’in tarihidir.
Bulgar, Dness Gazetesi – (1938)
·
Tarih çok büyükler
gördü. Yirminci yüzyılda büyüklük rekorunu ise, Türkoğlu Türk Atatürk kırdı.
L’llustration Dergisi (1938)
·
Mevcut rütbelerin
hepsini kaldırdığı bir ülkede, Mustafa Kemal bütün rütbeleri kazanmıştır.
Türkiye’de düşünebilecek en şerefli isim de ona verilmiştir.
Marcel Sauyage (Fransız Gazetesi 1935)
·
Türkiye, İslam
dünyasında bir mucize manzarası göstermektedir. Türkler ebediyen Atatürk’e
minnettar kalacaklardır.
Çekoslavak Ç.T.K.
Ajansı 1939
·
Atatürk’ün yaptıkları
insanoğlunun kolay kolay yapabileceği şeylerden değildir. O, büsbütün başka bir
insandı.
El-Mısri Gazetesi (Mısır 1938)
·
Atatürk, yirminci
yüzyılın en büyük mucizesidir.
National Tidenge Gazetesi (Danimarka 1938)
·
Atatürk, şahsiyet ve
kabiliyetin en büyük timsali idi. O yirminci yüzyılın en büyük olayını yaratan
adamdır.
National Tidenge Gazetesi (Danimarka)
·
Atatürk öldü, şimdi
O’nun büyük şan ve şereflerle dolu ismi, Ankara kayalarının üzerinde unutulmaz
günlerin hatırası olarak ölümsüzleşiyor.
Slova Gazetesi (Bulgar 1958)
ATATÜRK'ÜN RESMİ
Kürsünün üstünde bir resim;
Gözleri denizlerden mavi,
Bakışları güneşlerden sıcak.
Bu resimle başlar bizim günümüz,
Kıvançla dolar, taşar gönlümüz.
Öğretmenimiz kürsüde
Verdiği dersi
Dinler bizimle birlikte,
Atatürk'ün resmi.
Çalışkanız çünkü
Çalışınca,
Bakarız. Atatürk güldü.
Bir yanlışlık yaparsak,
Bulutlanır gözleri,
Anlarız Atatürk üzüldü.
Behçet NECATİGİL
|
MUSTAFA KEMAL
Mustafa Kemal'i gördüm düşümde,
Daha, diyordu.
Uğruna şehit olasım geldi hemen
Sabaha, diyordu.
Al bir kalpak giymişti al,
Al bir ata binmişti, al,
Zafer ırak mı ? dedim,
Aha, diyordu.
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
ATAM
Atam sen ölmedin
Toprağa gömülmedin
Bil bakalım nerdesin
Minicik kalbimdesin.
|
ATATÜRK
Yapraklar dökülür kasımlarda,
Yeller uğuldar vadilerde, ne çıkar,
Bir özgürlüksün çağlara en güzelinden,
Sen bayrak bayrak fikirsin,
Ölüşün diriliştir yeniden.
Başak saçlarında Anadolu'm,
Gözlerinde yurdumun denizleri,
Sen yarınlara uzanmış ışık,
Savaşta kartal, barışta defne çelengi,
Sen sonu yenmiş zamansın.
Sende çarpar, sende düşünür Türkiye'm,
Sende büyür kucaklar,
Ulusun beyni, toprağın yüreği,
Kemal Paşam, Atatürk'üm !
Sen mayıslarda doğan güneş,
Evrenimin sabahı, damarımın kanı,
Sen mavilerde yeşeren yapraksın,
Bir yolsun sevgi, sevgi
Sen her mevsimde açan baharsın !
M.Güner DEMİRAY
|
ATATÜRK GÜLÜMSEDİ
|
||
Atatürk gülümsedi öğretmenim
Biz sınıfa girince
Dağıldı kara bulutlar
Açıldı gonca.
Baktı ki okul
yenidir
Siz yenisiniz,
düşünceler yeni
Atatürk gülümsedi
öğretmenim
Saklayamadı
sevincini.
Baktı ki gençsiniz, bilgili
Eğitiyorsunuz yolunca, yöntemince
Atatürk gülümsedi öğretmenim
Sevindi onca.
Baktı ki karışmış
aramıza,
Çiziyorsunuz yolu,
Atatürk gülümsedi
öğretmenim
Gözleri dolu dolu.
|
Anlaşılan bütün yaz.
Atatürk gözünü kırpmamış,
Çünkü boşmuş sıralar,
Çünkü harf okunmamış.
Kapkara bulutlar
inmiş
Işıklı gözlerine.
Bora gibi, fırtına gibi Atatürk'üm
Sanırım yönelmiş
bilgisizliğe.
Ama baktı ki gün doğmuş,
Bir koşu varmışız okula
Özlemle açılmış kitaplar,
Bir iştah, kızda oğlanda.
Baktı ki zil
çalmış,
Sınıfa girmişsiniz
Bütün bakışlar sizde
Günaydın demiş.
|
Derse başlıyorsunuz
Sımsıcak bir sevgi gözlerinizde.
Baktı ki Türkiye'si Türkiye'miz
Aydın ufuklarda yürüyor hızla.
Atatürk gülümsedi
öğretmenim
Övünüyor bizle.
Dağıldı kara
bulutlar
Biz sınıfa girince.
Atatürk gülümsedi öğretmenim
Kürsüde kendini görünce.
Talat
TEKİN
|
ATATÜRK
Atatürk dedim iptida
Önümü ilkledim
Nasıl söylerim öldüğünü,
Atatürk’üm karşımda.
Yatmış uyumuş karlar üstüne
Kalpağı başında.
Nasıl söylerim öldüğünü,
Elinde beyaz tebeşir
Geçmiş tahta başına,
Atatürk’üm ders verir.
Nasıl söylerim öldüğünü,
Başında yeni şapkası
Yola çıkmış yürümüş,
Kalabalık arkası.
Nasıl söylerim öldüğünü nasıl,
Bir ışık vurmuş yüzümüze.
Atatürk’üm bakıyor besbelli
Çeki düzen verelim üstümüze.
İlhan DEMİRASLAN |
ATATÜRK
Üstümüze gece gündüz kol geren,
Bize güzel, iyi günler gösteren,
Türk iline yeni baştan can veren
Kimdir diye sorarlarsa : Atatürk.
Yurdumuzu aydınlatan sabahlar,
Düşmanlara korku veren silahlar,
Tersaneler, fabrikalar, tezgahlar,
Göze çarpan her ne varsa : Atatürk.
Tanrı gibi görünüyor her yerde,
Topraklarda, denizlerde, göklerde.
Gönül tapar kendisinden geçer de
Hangi yana göz dalarsa : Atatürk.
Babasından önce onun adını
Öğretiyor oğluna Türk kadını,
Ondan aldık yaşamanın tadını,
Bahtiyarız, bahtiyarsa Atatürk.
Faruk Nafiz ÇAMLIBEL
|
MUSTAFA KEMAL’İ DÜŞÜNÜYORUM
Mustafa Kemal’i düşünüyorum ;
Yeleleri alevden al bir ata binmiş
Aşıyor yüce dağları, engin denizleri.
Altın saçları dalgalanıyor rüzgarda,
Işıl ışıl yanıyor mavi gözleri.
Mustafa Kemal’i
düşünüyorum ;
Yanmış, yıkılmış
savaş meydanlarında
Destanlar
yaratıyor cihanın görmediği,
Arkasından dağ dağ
ordular geliyor,
Her askeri Mustafa
Kemal gibi.
Mustafa Kemal’i düşünüyorum ;
Gelmiş geçmiş kahramanlara bedel.
Hükmediyor uçsuz bucaksız göklere,
Al bir ata binmiş yalın kılıç
Koşuyor zaferden zafere...
Mustafa Kemal’i
düşünüyorum ;
Ölmemiş bir kasım
sabahı !
Yine bizimle
beraber her yerde,
Yaşıyor dört
köşesinde vatanın.
Yaşıyor damar
damar yüreklerde.
Mustafa Kemal’i düşünüyorum ;
Altın saçları dalgalanıyor rüzgarda,
Mavi gözleri ışıl ışıl görüyorum.
Uykularıma giriyor her gece.
Ellerinden öpüyorum.
Ümit Yaşar OĞUZCAN
|
ATATÜRK'TEN SON MEKTUP |
|
Siz beni halâ anlamadınız
Ve anlamayacaksınız çağlarca da…
Hep tutturmuş "Yıl 1919, Mayıs'ın 19'u diyorsunuz
Ve eskimiş sözlerle beni övüyor, övüyorsunuz.
Mustafa Kemal'i anlamak bu değil,
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil.
Bırakın o altın
yaprağı artık,
Bırakın rahat
etsin anılarda şehitler.
Siz bana, neler
yaptınız ondan haber verin.
Hakkından
gelebildiniz mi yokluğun, sefaletin ?
Mustafa Kemal'i
anlamak yerinde saymak değil,
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil.
Bana, muştular getirin bir daha,
Uygar uluslara eşit yeni buluşlardan…
Kuru söz değil, iş istiyorum sizden anladınız mı ?
Uzaya Türk adını Atatürk kapsülüyle yazdınız mı ?
Mustafa Kemal'i anlamak avunmak değil,
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil.
Halâ, o, acıklı
ağıtlar dudaklarınızda,
Halâ oturmuş,
10 Kasımlarda bana ağlıyorsunuz.
Uyanın artık
diyorum, uyanın, uyanın !
Uluslar,
fethine çıkıyor, uzak dünyaların…
Mustafa Kemal'i anlamak göz boyamak
değil,
Mustafa Kemal
ülküsü, sadece söz değil.
|
Beni seviyorsanız eğer ve anlıyorsanız ;
Laboratuarlarda sabahlayın, kahvelerde değil.
Bilim ağartsın saçlarınızı… Kitaplar…
Ancak, böyle aydınlanır o sonsuz karanlıklar…
Mustafa Kemal'i anlamak ağlamak değil,
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil.
Demokrasiyi getirmiştim size, özgürlüğü…
Görüyorum ki, halâ aynı yerdesiniz, hiç ilerlememiş,
Birbirinize düşmüşsünüz, halka eğilmek dururken.
Hani köylerde ışık, hani bolluk, hani kaygısız gülen ?
Mustafa Kemal'i anlamak itişmek değil,
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil.
Arayı kapatmanızı istiyorum uygar uluslarla
Bilime, sanata varılmaz rezil dalkavuklarla.
Bu vatan, bu canım vatan, sizden çalışmak ister,
Paydos övünmeye, paydos avunmaya, yeter, yeter !
Mustafa Kemal'i anlamak aldatmak değil,
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil.
|
MUSTAFA KEMAL’İN KAĞNISI
|
|
Yediyordu Elif kağnısını,
Kara geceden geceden.
Sankim elif elif uzuyordu, inceliyordu,
Uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar,
İnliyordu dağın ardı, yasla,
Her bir heceden heceden.
Mustafa Kemal’in
kağnısı derdi, kağnısına
Mermi taşırdı
öteye, dağ taş aşardı.
Çabuk giderdi, çok
götürürdü Elifçik,
Nam salmıştı asker
içinde.
Bu kez yine herkesten evvel almıştı
yükünü,
Doğrulmuştu yola
önceden önceden.
Öküzleriyle kardeş gibiydi Elif,
Yemezdi, içmezdi, yemeden içmeden onlar,
Kocabaş, çok ihtiyardı, çok zayıftı,
Mahzundu bütün bütün Sarıkız, yanısıra,
Gecenin ulu ağırlığına karşı,
Hafiftiler, inceden inceden.
İriydi Elif,
kuvvetliydi kağnı başında.
Elma elmaydı
yanakları, üzüm üzümdü gözleri,
Kınalı ellerinden
rüzgar geçerdi daim;
Toprak gülümserdi
çarıklı ayaklarına.
Alını, yeşilini
kapmıştı, geçirmişti,
Niceden, niceden.
|
Durdu birdenbire Kocabaş, ova bayır durdu,
Nazar mı değdi göklerden, ne?
Dah etti, yok. Dahha dedi gitmez,
Ta gerilerden başka kağnılar yetişti geçti gacur gucur
Nasıl dururdu Mustafa Kemal’in kağnısı
Kahroldu Elifçik, düşünceden düşünceden.
Aman Kocabaş, ayağını öpeyim Kocabaş,
Vur beni, öldür beni, koma yollarda beni.
Geçer götürür ana, çocuk, mermisini askerciğin,
Koma yollarda beni, kulun köpeğin olayım.
Bak hele üzerimden ses seda uzaklaşır,
Düşerim gerilere, iyceden iyceden.
Kocabaş yığıldı
çamura,
Büyüdü gözleri,
büyüdü yürek kadar,
Örtüldü gözleri
örtüldü hep.
Kalır mı Mustafa
Kemal’in kağnısı, bacım.
Kocabaşın yerine
koştu kendini Elifçik,
Yürüdü düşman
üstüne, yüceden yüceden.
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
|
SENİN ÇOCUKLARIN
Çiçek olup açtılar.
Sokaklarda coştular.
Neşe sevinç saçtılar.
İşte huzurundalar.
Kardeşlikler pekişti.
Hür dünyaya serpişti.
Bak çocuklar yetişti.
İşte huzurundalar.
Minnet şükran sundular.
Huzurunda durdular.
Sevgi bağı kurdular.
İşte huzurundalar.
Hakkı ÇEBİ
|
10 KASIM
Yıl otuz sekiz On Kasım Perşembe
Hatırdan çıkmayacak bir sonbahar.
Sarsılıyor İstanbul yedi tepe,
Yaman esmiş Dolmabahçe’de rüzgar.
Gerçek olamaz, olsa olsa bir düş,
Dokuzu beş geçe Atatürk ölmüş.
Böyle toptan bir yas nerede görülmüş,
Beraber ağlıyoruz kurtlar, kuşlar.
Bu memlekete en çok hizmet eden,
Bu aşk ile dağlara gücü yeten,
On sekiz milyonun omzunda giden
Atam, Ankara sırtlarında yatar.
İlhan DEMİRASLAN
|
BİZ VARIZ
Ömründe davandan vermedin taviz,
Bu yüzden düşmanlar kaldılar aciz.
Bizler geliyoruz zinde ve yağız,
Rahat uyu aziz Atam biz varız.
İlkelerin var ya vermeyiz taviz,
Yıkmak isteyenler vız geliyor, vız.
Koruyacak, kollayacak bizleriz,
Rahat uyu aziz Atam biz varız.
Böldürtmeyiz, vatan bizim canımız,
İlkelerin tendir, bayrak kanımız,
Türk gençliğiyiz biz büyük şanımız,
Rahat uyu aziz Atam biz varız.
Hakkı ÇEBİ
|
ATATÜRK
|
ATATÜRK
Düşmanların elinden
Bizi kurtaran sensin.
Bu toprağı yeniden
Özenle kuran sensin.
Ünümüzü dünyaya
Mertçe duyuran
sensin.
Gündüz gün, gece
aya
Benzer kahraman
sensin.
Adını büyük, küçük
Anıyoruz her zaman,
Adı büyük Atatürk
Anlı şanlı kahraman.
Nabzımızda atansın
Ey ! ölmeyen
atamız.
Gönlümüzde yatansın
Seni unutamayız.
Mehmet Necati ÖNGAY |
O BİR IŞIKTIR
O bir ışıktır,
Sönmedi,
Sönmeyecek.
Türk gençliği
İzinden,
Dönmeyecek.
Kimse kesemez,
İçimizdeki
Büyük hızı…
Bizler yaşadıkça
Yaşatacağız,
Ata'mızı.
Öğrenci Behlü ZEREN
|
|
Adını adımdan önce,
Heceledim, öğrendim,
Duvarları, kitapları,
Senin resminle beğendim.
Binbir biçim
içinden,
Bir anda seçerim
yüzünü,
Kimse alamaz
içimden,
Gözlerinin
gündüzünü.
Bütün bildiklerimden, daha yakınsın yüreğime,
Alfabeyi hecelerken,
"Atatürk" yakıştı elime.
Seni yazdım,
okudum,
Seni belledim
yürekten,
Her törende
birlikteyiz,
Bayrağın içinde
sen, ben.
|
Daha iyi anladım her yıl,
Açıldıkça düşüncelerim,
İlk sevgim büyür, büyür de,
Seni daha da severim.
Her yön sen olursun
sen,
Kitap, tren, şapka,
kravat,
Sen Türkiye'mi
uçuran,
En büyük tanrısal
kanat.
Her On Kasım'da gözlerimiz,
Bir daha ağlarken sana,
Bir kez daha inanırız,
Her yerde yaşadığına.
İbrahim
Zeki BURDURLU
|
||
MUSTAFA KEMALLER TÜKENMEZ
|
ATATÜRK
Şimdi bir deniz varsa
Pamuk tarlaları
Rüzgarlar altında
Şimdi bir tren geçiyorsa ovalardan.
Buğday sarısı güneşte
Bir kuş uçuyorsa
Şimdi bir bayrak dalgalanıyorsa
Aylı yıldızlı...
Yaşamak seninle güzel
Yaşamak bunun için büyük
Sevgili Atatürk.
Adnan ARDAĞI
|
|
Tükenir elbet,
Gökte yıldız, denizde kum tükenir.
Bu vatan, bu topraklar cömert,
Kutsal bir ateşim ki ben sönmez,
İnanın Mustafa Kemaller tükenmez.
Ben de etten kemiktendim elbet,
Ben de bir gün göçecektim elbet.
İki Mustafa Kemal var iyi bilin,
Ben işte o ikincisi, sonsuzlukta
Ruh gibi bir şey, görünmez;
İnanın Mustafa Kemaller tükenmez.
|
Hep kardeşliğe, bolluğa giden yolda,
Bilimin, yapıcılığın aydınlığında,
Güzel düşünceler, soyut fikirlerde ben.
Evrensel, yepyeni buluşlarda,
Geriliği kovmuşum ben, dönmez;
İnanın Mustafa Kemaller tükenmez.
Başın mı dertte, beni hatırla,
Duy beni en sıkıldığın an.
Baştan sona her şeyiyle bu vatan,
Sakın ağlamasın Kasımlarda.
Fatihler, Kânuniler ölmez;
İnanın Mustafa Kemaller tükenmez.
Halim YAĞCIOĞLU |
|
BAŞÖĞRETMENİM
|
ATATÜRK
Bir gün sordum babama,
Atatürk neden büyük?
Çocuğum dedi bana,
Onu seviyor her Türk.
Onu biz değil
yalnız
Üstün tanır her
millet.
En büyük eseridir,
Kurduğu Cumhuriyet.
Çok kötü bir zamanda,
Uçurumdaydı vatan.
O büyük kahramandı,
Yurdumuzu kurtaran.
Kalbimiz sevgi
dolu,
Yol gösteren O, Türk’e.
Yolumuz O’nun yolu,
Saygı duy Atatürk’e
İ.Hakkı TALAS
|
ATATÜRK
Türk’ü ölümden,
O’dur kurtaran.
O’dur yeniden,
Türklüğü kuran.
Bu memleketi,
Cumhuriyeti,
Atatürk etti,
Bize armağan.
|
|
Atatürk benim
Başöğretmenim.
Ne öğrendimse
Ondan öğrendim.
Baktım ki asker,
Ben de askerim,
Kars’ta, Kore’de
Nöbet beklerim...
Baktım kürsüde,
Nutuk söylüyor,
O’nun sesini,
Dünya dinliyor.
Ne heyecanlı
Ne heybetli O,
Türk tarihinde
En kudretli O.
|
Tarih okudum,
Baktım başta O.
Her iyi işte,
Her savaşta O.
Bu devrimleri
Hep O düşünmüş,
Milleti için,
Ağlamış gülmüş.
O semamızda
Ebedi güneş,
O gönlümüzde
En harlı ateş.
Çocuk kalbimle,
İlk O’nu sevdim.
Atatürk benim,
Başöğretmenim...
Tarık ORHAN
|
||
BİR TÜRKÜ SÖYLÜYORUM GÖK MAVİSİ
|
|
Bir türkü söylüyorum gök mavisi
Yıldızlar dolar içime
Dağ başını duman almış
Uğuldayan rüzgar dinmiş, kesilmiş cihanın nefesi.
Dokuzu beş geçe Dolmabahçe’de
Kemal’im uyuya kalmış.
Bir türkü söylüyorum gök mavisi
Derin olur son uykular uyanılmaz.
Göklerde gözlerinin aksi
Millet yedisinden yetmişine kadar
Melül mahzun yollara bakar
Hasretine dayanılamaz.
|
Bir türkü söylüyorum gök mavisi
Ağaçlar çıplak, mevsim sonbahar.
Kahpe felek o gün yürekten güldü
Yakından duyuldu toprağın sesi, yakından
Millet yedisinden yetmişine kadar
Yollara döküldü.
Bir türkü söylüyorum gök mavisi
Dağ taş selam
durdu, ayağa kalktı toprak.
Alev alevdi göklerin nefesi
Kurtlar kuşlar ağlayarak
Yollara döküldü birden
Bütün bulutlar o gün al aldı
Bir şey eksildi yeryüzünden
Millet ardından bakakaldı.
Mesut TARCNA
|
ATATÜRK ORATORYOSU
|
||
İhtiyarlar
Korosu
Yol kapalı, yol uzun, tanyeri karanlık,
Yürür Atatürk elinde ışık...
Geceler mi çöktü? Karalar mı bastı?
Çatılar mı göçtü? Damlar mı yıkık?
Yetişir Atatürk imdada o zaman,
Atatürk başta o zaman,
İşte Atatürk o zaman büyük.
Analar Korosu
Hey çelik göğüslü, kaya omuzlu!
Düşman binlerle, engel yüz bin!
Doruklar yüce, tepeler şahin,
Okla, kılıçla kesildi önün!
Gençlik Korosu
Gene de onun buyruğu: İleri!
Yüreği, soluğu ileri...
Ordular, atılın ileri!
Kartallar sınırdan sınıra uçun!...
Yiğitler, koşun ileri!
Halk Korosu
Nasıl atıldındı düşmana acınla,
Ellerin kanda, kırılmış kaburgan.
Nasıl döğüştündü yenilmez gücünle,
İnmeden bir soluk atından.
Büyüktü savaşın, büyüktü ulusun da,
Bastığın toprak kahraman.
|
Analar Korosu
Sana bağlandı gönüller o gün,
Baş kodu yoluna başı olan
Sana eklendi sevgiler, saygılar,
Yüceydin daha da yüceldin o zaman...
Atatürk bir destan oldu koskoca.
İhtiyarlar
Korosu
Açıklar, açlar, yenikler, yitikler,
Bir uçtan bir uca çırpınan bir vatan.
İnişler, yokuşlar, göçüşler, çöküşler,
Kağnı kağnı ateş, oluk oluk kan.
Nineler dizlerini uzattı başına,
Analar saçlarını örttü üstüne,
Yorgun kanatları, omuzları kan...
Saf saftı ölüler meydanlarda,
Vurulmuş devlerdi açıkta yatan.
Gençler Korosu
Göz seni görmeyince kör oldu o gün,
Bir seni bulmayan umutsuzdu.
Adını anmayan mutsuzdu,
İzinde yürüyen yol aldı o gün.
Analar Korosu
Ömrün koskoca bir acıydı, Atatürk.
Kimse çekmedi sencileyin.
Baş baştı yüreğin, göz gözdü.
|
Gençler Korosu
Karaydı geceler doğularca,
Bir sen güneşce gürledin.
İnanın dedin ulusa inanınca,
Güvenin dedin.
Halk Korosu
El ele çıktık yola seninle,
Sen öğrettin, biz öğrendik seninle,
Ateşe, ölüme gittik seninle.
İşte önümüz sonumuz seninle,
Ya varız ya yoğuz seninle...
Gençler Korosu
Sen gel bize gene, Atatürk!
Yürü bizimle ölüme dirime,
Hep sen ol bizimle,
Kal bizimle,
Yürü bizimle,
Ara, bul bizimle,
Hep sen ol bizimle
Atatürk!
Selahattin BATU
|
0 yorum