Sakatlar Haftası Kutlama Programı 2
|
|
|
|
|
|
Sakatlığın Nedenleri ve
Önlemleri |
||
|
Sakatlara Karşı
Görevlerimiz |
|
Sakatlar Haftası ile
İlgili Şiirler |
SAKATLAR HAFTASI (10-16Mayıs)
HAFTANIN ANLAM VE ÖNEMİ:
Hepimizi uzaktan yakından ilgilendiren toplumsal konulardan birisidir
sakatlık. İnsanlar çağlar boyu toplu halde yaşamışlar ve yaşamaya devam
etmektedirler. Yaşantımızda eksikliğini hissettiğimiz her durum mutluluğumuzu
etkiler. Ama bir organımızın eksikliği ise yaşamımızı daha çok etkiler.
|
|
|
Her nedense sağlam olanlar,
sakatların, özürlülerin halinden pek anlamaz.
Sakatlık çok önceki çağlarda
insanlık için bir felaket sayılıyordu. Hatta bazı toplumlar sakat doğan
çocukları yok ediyorlardı. Ortaçağ'dan sonra sakatlara karşı diğer insanlar
daha olumlu düşünmeye, yardımcı olmaya başladılar. Onların da sağlam
yurttaşlar gibi eğitilip, topluma kazandırabileceklerini anladılar.
|
|
Sakatlık ya doğuştan olur, ya da sonradan karşılaştığımız bir kaza ya
da bir hastalıkla ortaya çıkar.
Sakatlara karşı istenilir düzeyde ilgi ve yardımı ilk defa Ortaçağ'dan sonra
Avrupa'da İspanya ve İngiltere'de görmekteyiz. Bu ülkelerde sağır ve körlere
yardım edilmiş, diğer insanlar gibi eğitilmiş, topluma kazandırılmaya
çalışılmıştır.
|
Yurdumuzda ilk defa İstanbul'da Sultanahmet Ticaret
Lisesi'nde sağırlar sınıfı açılmıştır. Daha sonra 1944 yılında Aksaray'da
açılan Sağırlar Okuluyla sakatlara yardımcı olunmaya çalışılmıştır. 1951
yılında 5822 sayılı yasayla yurdumuzda açılmış bulunan sağırlar ve körler
okullarının eğitim ve öğretimi Millî Eğitim Bakanlığı'na bir görev olarak
verilmiştir.Bugün ise yurdumuzda 4 körler, |
|
16 sağırlar okulu vardır.Bu okullara doğuştan kör, sağır veya
sonradan sakatlanan yurttaşlarımız
|
eğitilirler.
Sakatlarla ilgili temel olan durum, yardımcı olmak ve anlayış
göstermek olmalıdır.
Toplum olarak sakatlara, özürlülere
ilgi göstermeli, onlara acımadan, isteyerek yardım etmeliyiz. Yurdumuzdaki
Sakatları Koruma Millî
|
|
|
Koordinasyon Kurulu'nca sakatlarla
ilgili ayrı ayrı günler kaldırılarak etkinlikler tek bir hafta içinde
toplanıp düzenlenmiş, bu çok önemli konunun bu yolla değerlendirilmesi
kararlaştırılmıştır. Böylece, 10-16 Mayıs tarihleri arası "Sakatlar
Haftası" olarak kabul edilmiştir.Hafta boyunca her gün bir sakatlık ve özür grubunun sorunları ele
alınır, bunların üretici duruma nasıl getirileceği hususu üzerinde durulur ve
türlü etkinlikler sergilenir.
.
|
|
Sakatlar Haftası takvimi
şöyledir:
10 Mayıs: Sakatlar Haftası'nın başlaması, tüm sakatlara
genel bakış.
11 Mayıs: Görmezler Günü.
12 Mayıs: İşitme ve Konuşma Özürlüleri Günü.
13 Mayıs: Ortopedik (Bedensel) Özürlüler Günü.
|
14 Mayıs: Zeka ve Ruhsal Özürlüler Günü.
15 Mayıs:
Güçsüz, Yaşlı ve Korunmaya Muhtaç Çocuklar Günü.
16 Mayıs:
Sakatlar Haftası'nın değerlendirilmesi çalışmaları ve kapanış. Bu hafta
boyunca bütün okullarımızda sakatlık ve sakatlık yapıcı nedenler
anlatılmaktadır. Ayrıca bu hafta boyunca basın ve yayın araçlarıyla
toplumumuza sakatlarla ilgili yararlı bilgiler verilmekte, yapılan çalışmalar
halka duyurulmaya ve sorunlar bu yollarla aktarılmaya çalışılmaktadır.
|
Bugün yurdumuzda, çok iyimser düşünülerek bir rakam verilecek
olursa, her on kişiden biri sakattır. Yani şu anda ülkemizde en az 3.500.000
sakat vatandaşımız vardır.
Birleşmiş Milletlerin 1981'i "Sakatlar Yılı" olarak
ilan etmesi, bizim ülkemizde de bu konunun daha bir önemle ele alınması
gerekliliğini açığa çıkarmıştır. Onlara acıyarak ve duygulanarak değil, içten
ve yapıcı duygularla ve severek yardım elini uzatmak, her sağlam yurttaşın
vatandaşlık görevidir.
|
|
|
Sakatlarla ilgili sorunlar çoktur. Günümüzün ileri toplumlarında
sakatlarla ilgili sorunlar şöyle sıralanmaktadır:
1. Sakatlığı önlemek,
2. Sakatların tedavisini yapmak,
3. Sakatları eğitmek,
|
|
4.
Onlara çalışma ortamı yaratmak ve sürekli çalışmalarını sağlamak,
5. Sakatların sosyal
refahını sağlamak.
Sakatlarla sadece yılda bir hafta ilgilenmek yerine onlardan tüm yıl boyunca
ilgi ve yardımlarımızı esirgememeliyiz. Ulus olarak onların acı ve
zorluklarını yenmek bizim görevimizdir. Dünya ulusları içinde sakat vatandaş
sayımızla ilk sıralardayız. Bu büyük toplumsal soruna, gerçekçi gözlerle
bakmalı,sakatlarımızı işe yaramaz
|
diyerek toplum dışına itmek yerine
onların güç ve yeteneklerinden çokça yararlanmayı amaçlamalıyız.
Sakatlara her alanda yardımcı olunmalı ve sakatlığı önleyici çalışmalar yapılarak
sorunun güncelliğini her zaman koruması sağlanmalıdır. Toplumumuzun bu konuda
eğitilmesi; özellikle anne ve babaların, çocuklarının uğrayacağı muhtemel
sakatlıklara karşı aydınlatılması çağımızın insanî ihtiyaçlarından biridir.
|
|
sakatlığın NEDENLERİ VE ÖNLEMLER
Hiçbir sakatlık sebepsiz değildir. İhmaller, bilinçsizlikler,
kazalar ve daha pek çok etken, sakatlığa yol açabilmektedir. Bu sebepleri
kısaca şu şekilde gruplandırabiliriz:
a) Annenin gebelik döneminde sürdürdüğü zararlı alışkanlıklardan
içki, sigara, uyuşturucu kullanımı; geçirdiği hastalıklar, kullandığı ilaçlar
çocuğun sakat doğmasına neden olabilir.
|
|
|
b) Günümüzde her gün artan sakatlık
sebeplerinin başında kazalar gelmektedir. Kazalar içinde de "trafik
kazaları" başı çeker. Çocukların oyunları sırasında meydana gelen
kazalar da önemli sakatlıklara yol açabilir. Bütün kazalar genellikle bir dikkatsizlik,
bilgisizlik ya da ihmal yüzünden olur. Bu, hiç unutulmamalıdır
|
|
Sakatlık ortaya çıkmadan gerekli önlemleri almak,
sebeplerini ortadan kaldırmak en iyisidir. Ancak buna rağmen meydana gelen
sakatlıklar, gereken önlemler zamanında alınırsa büyük ölçüde giderilebilir.
Sakatlığa yol açacak hastalığın başlangıcında ya da kazalardan hemen sonra
derhal bir doktora başvurmak, bir sağlık kuruluşuna gitmek gerekir.
|
Tıp bilimi
çok ileri bir aşamadadır. Günümüzde çok başarılı bir biçimde organ nakilleri
yapılabilmekte, hastalar sakat kalmaktan kurtarılmaktadır. Organ kaybının
olduğu kazalardan hemen sonra, hastahanelere zamanında yetişmek, belki organ
naklini olanaklı kılabilir, böylelikle kaza sonucu sakat kalmaktan da
kurtulunur.
|
|
ANADAN doğma KUSURLARIN OLUŞ NEDENLERİ VE GİDERİLMESİ
Anadan
doğma kusurlar çok çeşitlilik gösterir. Cenin'in organları 9 ay, 10 günlük
gebelik süresi içinde başka başka zamanlarda meydana gelir. Genel olarak,
anadan doğma organ eksiklikleri, gebeliğin ilk üç ayı içinde meydana gelir.
Demek oluyor ki, gebe bir kadının, gebeliğinin ilk üç ayı içerisinde
geçirdiği hastalıklar, zehirlenmeler, kullandığı bazı ilaçlar gelişip
büyümekte olan bebeğe etki yapar.
|
|
|
Anadan
doğma, tavşan dudağı ve damak yarıklığı (kurt ağzı), anadan doğma parmak
eksikliği veya fazlalığı, anadan doğma elin ya da ayağın parmaksızlığı,
anadan doğma sağır-dilsizlik, anadan doğma körlük, ikizlerde görülen anadan
doğma çeşitli bölgelerden yapışıklık, anadan doğma balık pulları gibi pullu
deri,
|
|
anadan
doğma türlü biçimsizlikler, anadan doğma dışa açılan deliklerin kapalılığı,
anadan doğma alt çene kemiğinin çok küçük oluşu, anadan doğma cinsel
organların ne erkek, ne de dişi cinsel organa benzememesi, anadan doğma organ
eksikliği veya çokluğu, anadan doğma renk körlüğü, Daltonizm, anadan doğma
derin renkli tabakanın yokluğu, anadan doğma kalp deliği...
|
Bütün bu sayılan ve sayıları daha
da çoğaltılabilecek kusurlara karşı, gebelikte annenin sağlığının tam
korunması, kusurlara yol açtığı kesin olarak bilinen nedenlerden sakınması ve
daima bol ve yeterli vitamen alınması gerekir.
|
SAKATLARA KARŞI GÖREVLERİMİZ
Başta devlet olmak üzere çeşitli hayır kurumları, sosyal
kuruluşlar, sakat insanlarımıza yardım elini uzatmakta, onlarla
ilgilenmektedir. Ama bu insanlar bizim aramızda, toplum içinde
yaşamaktadırlar. Kurumların ilgisi onları daha çok maddî açıdan, bedensel
açıdan rahatlatır. Oysa onların moral yönden,ruhsal yönden daha çok yardıma, ilgiye
ihtiyaçları vardır. Bu ilgiyi, bu yardımı da ancak bizler sağlayabiliriz.
|
|
|
|
|
Nerede görürsek sakatlara yardımcı olmalıyız. Kavşaklardan
otobüse binerken, bir eşya taşırken...
Küçük yardımları onlardan esirgememeliyiz. Kendileriyle ilgilenildiğini, kendilerine
yardım edildiğini değer verildiğini görmek onları mutlu edecektir.
|
ÖZÜRLÜLER eğitiminde
BAŞKENT MESLEK OKULU
Son nüfus sayımı verilerine göre ülkemizde 7,5 milyon civarında özürlü insan
bulunmaktadır. Bu insanların yaklaşık 1,5 milyonu zihinsel özürlülerden
oluşmaktadır.
Zihinsel
özürlülere eğitim veren okul sayısında ve bu okullardan yararlanan öğrenci
sayısında son yıllarda önemli artışlar olmuştur. Başkent Meslek Okulu da
eğitilebilir düzeydeki zihinsel özürlülere eğitim vermek amacı ile
açılmıştır.
|
|
Okulumuz ilkokul mezunu olup zeka düzeyi 45-75 arasında bulunan, bu sebeple
üst öğrenimlerine devam edemeyenlere uygun bir meslek kazandırmayı amaçlayan,
çıraklık düzeyinde eğitim veren, M.Eğitim Bakanlığı'na bağlı, gündüzlü özel
eğitim kurumudur.
|
|
Öğrencilerimiz
iş ve meslek dersleri yanında, akademik dersler de almaktadırlar. İş
dersleri, atölyelerde teorik ve uygulamalı olarak işlenmektedir. Öğrenci, işe
uyum sağlayabilecek düzeye gelinceye kadar izlediği programa devam eder. Bu
uyum düzeyine gelen öğrenciler, becerilerine uygun iş yerlerine, uygulama
amacıyla (stajyer olarak) yerleştirilmeye çalışılır.
|
Zihinsel
özürlü çocuklar, zihinsel gelişiminde meydana gelen yavaşlama, duraklama ve
|
Onların
bu ihtiyaçları eğitim yolu ile giderilebilmektedir. Zihinsel özürlü çocuklara
uygun
iş
ortamları sağlandığında, bir iş ve meslek sahibi olabildikleri bilinmektedir.
Bu çocukların da toplumun ihtiyaçlarının karşılanmasında yapabileceği
hizmetler vardır.
Bakınız, Prof.Dr. Yahya ÖZSOY "Özel eğitim aslında bir öyküdür"
diyor ve şöyle devam ediyor:"Bu öykü bir yerde özel eğitim
gerektiren, görme, işitme, konuşma, okuma-yazma, oturma, yürüme, koşma
güçlüğü olan çocuğun öyküsüdür. Bu öykü, böylesi çocuğun
|
|
|
Bu,
onlarla alışverişte bulunan esnafın öyküsüdür. Bu, onları işe alan, almayan,
almak istemeyen işverenin, işyerindeki özürlünün davranışlarını taklit edip
gülmece konusu yapan çırağın öyküsüdür."
Bu öykü hepimizin, toplumumuzun, insanlığın bir öyküsü değil midir?
|
|
KÖRLE KÖTÜRÜM
- Bak
arkadaş, ne ben sağlam
Bir
adamım...Ne ben tamam
Bir
insanım. Ben kötürüm
- Ben
de körüm;
Hem
anadan doğma körüm.
- Ben
de kırk yıldır kötürüm;
Değil iki adım atmak,
Ayağa kalkamam hatta.
- Ya
ben? Değil görmek, bana
Kirpiğimi
kıpırdatmak
Bile
nasip olmamıştır.
-
Böyle yaşamak pek ağır
Bir
yük, şundan kurtulaydım!
- Ben
de günlerimi saydım,
Bitip
tükenmedi gitti.
Dünyaya
geldiğin gibi,
Gitmek
de elinde değil.
-Çekmek
kolay; ölmek değil!
-
Neyse, kısmet...Çekeceğiz.
Ben
düşündüm ki ikimiz
Tam
bir insan olmak için
Her
şeye sahibiz: Senin
Pek
güçlü bacakların var,
Benim
gözlerim de bakar.
Ben
senin gözün olurum,
Geçen,
gündüzün olurum.
- Ben
de sana bacak, ayak.
-
Öyleyse hiç düşünme, kalk:
Senin
için
Ben
bakarım ve görürüm.
-Ben
de seni istediğin
Yere
alır, götürürüm.
Böyle
işte:
İki
dertli birleşince
Dertlerine
çare bulur,
Muhtaç
olmaktan kurtulur.
Tevfik
FİKRET
|
-
|
SAKATLARI
ANARKEN
Kimi
sakat kalmış doğuştan,
Kimi
sonradan,
Kimi
anadan, babadan, atadan,
Artakalan.
Bir
günahsızlıktır çoğu zaman,
Nice
sakat insanlarımız,
Nice
canlarımız var yaşayan.
Bazen
Vücudun bir yanı,
Bazen
bir organdır eksik olan.
Bazen
yerine konan,
Bazen
konamayan.
Bazen
olup çalışmayan,
Bir
eksikliktir sakatlık,
Yaşam
boyu duyulan.
Biz
insanız,
Biz
aslında bir canız,
Biz
birbirimize aynayız,
Biz bizi
tamamlarız.
Ha
sakatız,
Ha
sağlamız,
Ölümdür bizim noktamız.
|
Sakatı
hor görme,
Nerde
görsen tut elinden.
Anla
dilinden,
Yabana
atma
Derdine
bir dert de sen katma.
Senin
sakatın,
Benim
sakatım,
Ondan
uzaklaşma,
Onu
kucakla.
Sakatı
tanı,
Sakatı
anla,
Ondaki
eksikliği kendinde gör,
Onu
tamamla.
Eğitelim,
Öğretelim
Sakatlara
okul açalım.
Onu
emeğe,
Onu
üretime katalım.
Sakat
olan
Sakat
doğan,
Toplumda
bulsun organ.
A.Necmettin ÇANGA
|
Category: Sakatlar Haftası Kutlama Programı 2
0 yorum