Sakatlar Haftası Kutlama Programı 2

Unknown | 05:59 | 0 yorum


 
 

 

Sakatlığın Nedenleri ve Önlemleri
Sakatlara Karşı Görevlerimiz
Sakatlar Haftası ile İlgili Şiirler

 

SAKATLAR HAFTASI (10-16Mayıs)
HAFTANIN ANLAM VE ÖNEMİ:
      Hepimizi uzaktan yakından ilgilendiren toplumsal konulardan birisidir sakatlık. İnsanlar çağlar boyu toplu halde yaşamışlar ve yaşamaya devam etmektedirler. Yaşantımızda eksikliğini hissettiğimiz her durum mutluluğumuzu etkiler. Ama bir organımızın eksikliği ise yaşamımızı daha çok etkiler. 

 

Her nedense sağlam olanlar, sakatların, özürlülerin halinden pek anlamaz.
       Sakatlık çok önceki çağlarda insanlık için bir felaket sayılıyordu. Hatta bazı toplumlar sakat doğan çocukları yok ediyorlardı. Ortaçağ'dan sonra sakatlara karşı diğer insanlar daha olumlu düşünmeye, yardımcı olmaya başladılar. Onların da sağlam yurttaşlar gibi eğitilip, topluma kazandırabileceklerini anladılar.

 

        Sakatlık ya doğuştan olur, ya da sonradan karşılaştığımız bir kaza ya da bir hastalıkla ortaya çıkar.
        Sakatlara karşı istenilir düzeyde ilgi ve yardımı ilk defa Ortaçağ'dan sonra Avrupa'da İspanya ve İngiltere'de görmekteyiz. Bu ülkelerde sağır ve körlere yardım edilmiş, diğer insanlar gibi eğitilmiş, topluma kazandırılmaya çalışılmıştır.

 

      Yurdumuzda ilk defa İstanbul'da Sultanahmet Ticaret Lisesi'nde sağırlar sınıfı açılmıştır. Daha sonra 1944 yılında Aksaray'da açılan Sağırlar Okuluyla sakatlara yardımcı olunmaya çalışılmıştır. 1951 yılında 5822 sayılı yasayla yurdumuzda açılmış bulunan sağırlar ve körler okullarının eğitim ve öğretimi Millî Eğitim Bakanlığı'na bir görev olarak verilmiştir.Bugün ise yurdumuzda 4 körler,

 

 16 sağırlar okulu vardır.Bu okullara doğuştan kör, sağır veya sonradan sakatlanan yurttaşlarımız

 

eğitilirler.
Sakatlarla ilgili temel olan durum, yardımcı olmak ve anlayış göstermek olmalıdır.
Toplum olarak sakatlara, özürlülere ilgi göstermeli, onlara acımadan, isteyerek yardım etmeliyiz. Yurdumuzdaki Sakatları Koruma Millî

 

Koordinasyon Kurulu'nca sakatlarla ilgili ayrı ayrı günler kaldırılarak etkinlikler tek bir hafta içinde toplanıp düzenlenmiş, bu çok önemli konunun bu yolla değerlendirilmesi kararlaştırılmıştır. Böylece, 10-16 Mayıs tarihleri arası "Sakatlar Haftası" olarak kabul edilmiştir.Hafta boyunca her gün bir sakatlık ve özür grubunun sorunları ele alınır, bunların üretici duruma nasıl getirileceği hususu üzerinde durulur ve türlü etkinlikler sergilenir.
          .

 

Sakatlar Haftası takvimi şöyledir:
10 Mayıs: Sakatlar Haftası'nın başlaması, tüm sakatlara genel bakış.
11 Mayıs: Görmezler Günü.
12 Mayıs: İşitme ve Konuşma Özürlüleri Günü.
13 Mayıs: Ortopedik (Bedensel) Özürlüler Günü.

 

                        14 Mayıs: Zeka ve Ruhsal Özürlüler Günü.
                       15 Mayıs: Güçsüz, Yaşlı ve Korunmaya Muhtaç Çocuklar Günü.
                       16 Mayıs: Sakatlar Haftası'nın değerlendirilmesi çalışmaları ve kapanış. Bu hafta boyunca bütün okullarımızda sakatlık ve sakatlık yapıcı nedenler anlatılmaktadır. Ayrıca bu hafta boyunca basın ve yayın araçlarıyla toplumumuza sakatlarla ilgili yararlı bilgiler verilmekte, yapılan çalışmalar halka duyurulmaya ve sorunlar bu yollarla aktarılmaya çalışılmaktadır.

 

Bugün yurdumuzda, çok iyimser düşünülerek bir rakam verilecek olursa, her on kişiden biri sakattır. Yani şu anda ülkemizde en az 3.500.000 sakat vatandaşımız vardır.
Birleşmiş Milletlerin 1981'i "Sakatlar Yılı" olarak ilan etmesi, bizim ülkemizde de bu konunun daha bir önemle ele alınması gerekliliğini açığa çıkarmıştır. Onlara acıyarak ve duygulanarak değil, içten ve yapıcı duygularla ve severek yardım elini uzatmak, her sağlam yurttaşın vatandaşlık görevidir.

 

Sakatlarla ilgili sorunlar çoktur. Günümüzün ileri toplumlarında sakatlarla ilgili sorunlar şöyle sıralanmaktadır:
1. Sakatlığı önlemek,
2. Sakatların tedavisini yapmak,
3. Sakatları eğitmek,

 

        4. Onlara çalışma ortamı yaratmak ve sürekli çalışmalarını sağlamak,
   5. Sakatların sosyal refahını sağlamak.
        Sakatlarla sadece yılda bir hafta ilgilenmek yerine onlardan tüm yıl boyunca ilgi ve yardımlarımızı esirgememeliyiz. Ulus olarak onların acı ve zorluklarını yenmek bizim görevimizdir. Dünya ulusları içinde sakat vatandaş sayımızla ilk sıralardayız. Bu büyük toplumsal soruna, gerçekçi gözlerle bakmalı,sakatlarımızı işe yaramaz

 

diyerek toplum dışına itmek yerine onların güç ve yeteneklerinden çokça yararlanmayı amaçlamalıyız.
      Sakatlara her alanda yardımcı olunmalı ve sakatlığı önleyici çalışmalar yapılarak sorunun güncelliğini her zaman koruması sağlanmalıdır. Toplumumuzun bu konuda eğitilmesi; özellikle anne ve babaların, çocuklarının uğrayacağı muhtemel sakatlıklara karşı aydınlatılması çağımızın insanî ihtiyaçlarından biridir.

 

sakatlığın NEDENLERİ VE ÖNLEMLER
Hiçbir sakatlık sebepsiz değildir. İhmaller, bilinçsizlikler, kazalar ve daha pek çok etken, sakatlığa yol açabilmektedir. Bu sebepleri kısaca şu şekilde gruplandırabiliriz:
a) Annenin gebelik döneminde sürdürdüğü zararlı alışkanlıklardan içki, sigara, uyuşturucu kullanımı; geçirdiği hastalıklar, kullandığı ilaçlar çocuğun sakat doğmasına neden olabilir.

 

    b) Günümüzde her gün artan sakatlık sebeplerinin başında kazalar gelmektedir. Kazalar içinde de "trafik kazaları" başı çeker. Çocukların oyunları sırasında meydana gelen kazalar da önemli sakatlıklara yol açabilir. Bütün kazalar genellikle bir dikkatsizlik, bilgisizlik ya da ihmal yüzünden olur. Bu, hiç unutulmamalıdır

 

      Sakatlık ortaya çıkmadan gerekli önlemleri almak, sebeplerini ortadan kaldırmak en iyisidir. Ancak buna rağmen meydana gelen sakatlıklar, gereken önlemler zamanında alınırsa büyük ölçüde giderilebilir. Sakatlığa yol açacak hastalığın başlangıcında ya da kazalardan hemen sonra derhal bir doktora başvurmak, bir sağlık kuruluşuna gitmek gerekir.

 

     Tıp bilimi çok ileri bir aşamadadır. Günümüzde çok başarılı bir biçimde organ nakilleri yapılabilmekte, hastalar sakat kalmaktan kurtarılmaktadır. Organ kaybının olduğu kazalardan hemen sonra, hastahanelere zamanında yetişmek, belki organ naklini olanaklı kılabilir, böylelikle kaza sonucu sakat kalmaktan da kurtulunur.

 

ANADAN doğma KUSURLARIN OLUŞ NEDENLERİ VE GİDERİLMESİ
      Anadan doğma kusurlar çok çeşitlilik gösterir. Cenin'in organları 9 ay, 10 günlük gebelik süresi içinde başka başka zamanlarda meydana gelir. Genel olarak, anadan doğma organ eksiklikleri, gebeliğin ilk üç ayı içinde meydana gelir. Demek oluyor ki, gebe bir kadının, gebeliğinin ilk üç ayı içerisinde geçirdiği hastalıklar, zehirlenmeler, kullandığı bazı ilaçlar gelişip büyümekte olan bebeğe etki yapar.

 

     Anadan doğma, tavşan dudağı ve damak yarıklığı (kurt ağzı), anadan doğma parmak eksikliği veya fazlalığı, anadan doğma elin ya da ayağın parmaksızlığı, anadan doğma sağır-dilsizlik, anadan doğma körlük, ikizlerde görülen anadan doğma çeşitli bölgelerden yapışıklık, anadan doğma balık pulları gibi pullu deri,

 

anadan doğma türlü biçimsizlikler, anadan doğma dışa açılan deliklerin kapalılığı, anadan doğma alt çene kemiğinin çok küçük oluşu, anadan doğma cinsel organların ne erkek, ne de dişi cinsel organa benzememesi, anadan doğma organ eksikliği veya çokluğu, anadan doğma renk körlüğü, Daltonizm, anadan doğma derin renkli tabakanın yokluğu,  anadan doğma kalp deliği...

 

       Bütün bu sayılan ve sayıları daha da çoğaltılabilecek kusurlara karşı, gebelik­te annenin sağlığının tam korunması, kusurlara yol açtığı kesin olarak bilinen nedenlerden sakınması ve daima bol ve yeterli vitamen alınması gerekir.

 

SAKATLARA KARŞI GÖREVLERİMİZ
Başta devlet olmak üzere çeşitli hayır kurumları, sosyal kuruluşlar, sakat insanlarımıza yardım elini uzatmakta, onlarla ilgilenmektedir. Ama bu insanlar bizim aramızda, toplum içinde yaşamaktadırlar. Kurumların ilgisi onları daha çok maddî açıdan, bedensel açıdan rahatlatır. Oysa onların moral yönden,ruhsal yönden daha çok yardıma, ilgiye ihtiyaçları vardır. Bu ilgiyi, bu yardımı da ancak bizler sağlayabiliriz.
       Her şeyden önce sakat insanlarımıza sağlıklı insanlardan farklı bir gözle bakmalıyız. Onlarla alay etmek, onları küçük görmek, onları dışlamak sakatlara vurulacak en büyük darbedir ve onlara yapılabilecek en büyük kötülüktür. Bunlardan sakınmalıyız.Unutulmamalıdır ki sakatlar, dünyanın en duygusal, en alıngan ve en duyarlı yapıya sahip insanlarıdır.
        Sakatlar da bir işte çalışabilir, kimseye muhtaç olmadan yaşamlarını sürdürebilirler. Onların bir işe yerleştirilmelerine, çalışmalarına devlet ve sosyal kurumlar kadar vatandaşlar olarak bizler de yardımcı olmalıyız. Onlara asla "işgöremez" "işe yaramaz" anlayışıyla yaklaşmamalıyız. Onlar çalışmakla ruhsal ve ekonomik yönden kendilerine güven kazandıkları gibi topluma hizmet etmenin mutluluğunu da yaşamış olurlar.
 

 

       Nerede görürsek sakatlara yardımcı olmalıyız. Kavşaklardan geçerken,
otobüse binerken, bir eşya taşırken... Küçük yardımları onlardan esirgememeliyiz. Kendileriyle ilgilenildiğini, kendilerine yardım edildiğini değer verildiğini görmek onları mutlu edecektir.

 

ÖZÜRLÜLER eğitiminde BAŞKENT MESLEK OKULU
     Son nüfus sayımı verilerine göre ülkemizde 7,5 milyon civarında özürlü insan bulunmaktadır. Bu insanların yaklaşık 1,5 milyonu zihinsel özürlülerden oluşmaktadır.
     Zihinsel özürlülere eğitim veren okul sayısında ve bu okullardan yararlanan öğrenci sayısında son yıllarda önemli artışlar olmuştur. Başkent Meslek Okulu da eğitilebilir düzeydeki zihinsel özürlülere eğitim vermek amacı ile açılmıştır.

 

      Başkent Meslek Okulu, 1988 yılında "Eğitilebilen Çocuklar İş Okulu" adı altında, Aydınlıkevler Ticaret Lisesi arkasındaki küçük bir binada eğitim-öğretim etkinliklerine başlamış ve halen devam ettirmektedir.
     Okulumuz ilkokul mezunu olup zeka düzeyi 45-75 arasında bulunan, bu sebeple üst öğrenimlerine devam edemeyenlere uygun bir meslek kazandırmayı amaçlayan, çıraklık düzeyinde eğitim veren, M.Eğitim Bakanlığı'na bağlı, gündüzlü özel eğitim kurumudur.

 

      Öğrencilerimiz iş ve meslek dersleri yanında, akademik dersler de almaktadırlar. İş dersleri, atölyelerde teorik ve uygulamalı olarak işlenmektedir. Öğrenci, işe uyum sağlayabilecek düzeye gelinceye kadar izlediği programa devam eder. Bu uyum düzeyine gelen öğrenciler, becerilerine uygun iş yerlerine, uygulama amacıyla (stajyer olarak) yerleştirilmeye çalışılır.

 

     Zihinsel özürlü çocuklar, zihinsel gelişiminde meydana gelen yavaşlama, duraklama ve gerileme nedeniyle davranış ve uyum yönünden yaşıtlarına göre sürekli gerilik ve yetersizlikleri olduğu için normal eğitim programlarından yararlanamamaktadırlar. Zihinsel özürlü çocuklar bedensel, hareketsel, zihinsel, sosyal, kişilik, iş ve çalışma özellikleri açısından farklılıklar göstermektedirler. Fakat bu çocukların da tıpkı normaller gibi sevme, sevilme, başarılı olma, kabul edilme, toplumda kendine uygun bir iş sahibi olma ihtiyaçları vardır.

 

Onların bu ihtiyaçları eğitim yolu ile giderilebilmektedir. Zihinsel özürlü çocuklara uygun
iş ortamları sağlandığında, bir iş ve meslek sahibi olabildikleri bilinmektedir. Bu çocukların da toplumun ihtiyaçlarının karşılanmasında yapabileceği hizmetler vardır.
        Bakınız, Prof.Dr. Yahya ÖZSOY "Özel eğitim aslında bir öyküdür" diyor ve şöyle devam ediyor:"Bu öykü bir yerde özel eğitim gerektiren, görme, işitme, konuşma, okuma-yazma, oturma, yürüme, koşma güçlüğü olan çocuğun öyküsüdür. Bu öykü, böylesi çocuğun

 

ana babasının, kardeşinin, ailesinin öyküsüdür.Bu öykü, sınıfında böylesi çocuk ya da çocuklar bulunan öğretmenin öyküsüdür. Bu öykü, okul yöneticisinin, denetçisinin öyküsüdür.Öyküyü okul dışındaki kurumlara uyarlıyarak geliştirmek de mümkün. İşitmeyen, konuşmayan bir vatandaşı karşısında bulan polisin, yargıcın öyküsüdür.

 

Bu, onlarla alışverişte bulunan esnafın öyküsüdür. Bu, onları işe alan, almayan, almak istemeyen işverenin, işyerindeki özürlünün davranışlarını taklit edip gülmece konusu yapan çırağın öyküsüdür."
       Bu öykü hepimizin, toplumumuzun, insanlığın bir öyküsü değil midir?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
   KÖRLE KÖTÜRÜM
- Bak arkadaş, ne ben sağlam
Bir adamım...Ne ben tamam
Bir insanım. Ben kötürüm
- Ben de körüm;
Hem anadan doğma körüm.
- Ben de kırk yıldır kötürüm;
Değil iki adım atmak,
Ayağa kalkamam hatta.
- Ya ben? Değil görmek, bana
Kirpiğimi kıpırdatmak
 Bile nasip olmamıştır.
- Böyle yaşamak pek ağır
Bir yük, şundan kurtulaydım!
- Ben de günlerimi saydım,
Bitip tükenmedi gitti.
Dünyaya geldiğin gibi,
Gitmek de elinde değil.
-Çekmek kolay; ölmek değil!
- Neyse, kısmet...Çekeceğiz.
Ben düşündüm ki ikimiz
Tam bir insan olmak için
Her şeye sahibiz: Senin
Pek güçlü bacakların var,
Benim gözlerim de bakar.
Ben senin gözün olurum,
Geçen, gündüzün olurum.
- Ben de sana bacak, ayak.
- Öyleyse hiç düşünme, kalk:
Senin için
Ben bakarım ve görürüm.
-Ben de seni istediğin
 Yere alır, götürürüm.
Böyle işte:
İki dertli birleşince
Dertlerine çare bulur,
Muhtaç olmaktan kurtulur.
Tevfik FİKRET
-

 

 

 

 

SAKATLARI ANARKEN
Kimi sakat kalmış doğuştan,
Kimi sonradan,
Kimi anadan, babadan, atadan,
Artakalan.
Bir günahsızlıktır çoğu zaman,
Nice sakat insanlarımız,
Nice canlarımız var yaşayan.
Bazen Vücudun bir yanı,
Bazen bir organdır eksik olan.
Bazen yerine konan,
Bazen konamayan.
Bazen olup çalışmayan,
Bir eksikliktir sakatlık,
Yaşam boyu duyulan.
Biz insanız,
Biz aslında bir canız,
Biz birbirimize aynayız,
Biz bizi tamamlarız.
Ha sakatız,
Ha sağlamız,
Ölümdür bizim noktamız.
 
Sakatı hor görme,
Nerde görsen tut elinden.
Anla dilinden,
Yabana atma
Derdine bir dert de sen katma.
Senin sakatın,
Benim sakatım,
Ondan uzaklaşma,
Onu kucakla.
Sakatı tanı,
Sakatı anla,
Ondaki eksikliği kendinde gör,
Onu tamamla.
Eğitelim,
Öğretelim
Sakatlara okul açalım.
Onu emeğe,
Onu üretime katalım.
Sakat olan
Sakat doğan,
Toplumda bulsun organ.
A.Necmettin ÇANGA

 

 

Category:

About GalleryBloggerTemplates.com:
GalleryBloggerTemplates.com is Free Blogger Templates Gallery. We provide Blogger templates for free. You can find about tutorials, blogger hacks, SEO optimization, tips and tricks here!

0 yorum